OECD İSTİHDAMIN GÖRÜNÜMÜ 2021 RAPORU YAYINLANDI

259
0
Paylaş:

OECD’nin periyodik olarak yayınladığı İstihdamın Görünümü Raporu’nun 2021 versiyonu 7 Temmuz 2021 tarihinde uluslararası kamuoyu ile paylaşıldı. Rapora göre, Mayıs 2021 için OECD ortalama işsizlik oranı, pandemi öncesi son dönem olan Şubat 2020’ye kıyasla % 1,3 puan düşerek % 6,6 olarak gerçekleşti. OECD ortalama genç işsizliği oranı ise, Şubat 2020’ye kıyasla % 2,2 artarak %13,6’ya ulaştı.

Raporun, Yönetici Özeti bölümünün gayri resmi çevirisini aşağıda incelemenize sunuyoruz.

Rapor metnine ulaşmak için tıklayınız.

COVID-19 krizi zaten savunmasız grupların yükünü üzerine orantısız bir şekilde artırdı

COVID-19 krizinin ilk şoku, bulaşma korkusu ve sosyal mesafe üzerindeki katı kısıtlamalar OECD ülkelerinde ekonomik aktiviteyi ciddi şekilde azalttı. İnsanlar ve hükümetler virüsle birlikte yaşamayı öğrendikçe, davranışlar adapte oldu ve kısıtlamalar daha gevşek ve daha hedefli hale geldi. Bu, birçok kişinin işe geri dönmesini sağladı. Ancak krizin derin sektörel doğası ve çeşitli iş türlerinin maruz kaldığı farklı sorunlar iş kayıpları ve azaltılan çalışma süresi nedeniyle yükün büyük kısmını bazıları omuzlamak zorunda bıraktı. Düşük ücretli mesleklerde, istihdam edilenler, özellikle de belirli süreli sözleşmelerle çalışanlar, düşük eğitim düzeyine sahip olanlar ve gençler, krizden özellikle etkilenmiştir; bu gruplar tarafından çalışılan süreler orantısız bir şekilde düşerken diğer gruplar çalışma süresinin azaltılması ve uzaktan çalışma yoluyla daha iyi uyum sağlayabildi. Firmalar ayrıca otomasyon ve dijitalleşme gibi önceden var olan mega trendleri izleyerek yeniden yapılanıyorlar. Bütün bunların iyileşmenin etkisi ve kapsamı üzerinde etkileri olacaktır.

Uzun vadeli işsizliğin artması somut bir risk

Krizin üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçmesine rağmen, birçok kişi hala tam zamanlı istihdama kavuşmayı bekliyor. İstihdam koruma planları geri alındığından, normal çalışma saatlerine dönememiş işçiler artan açık işsizlik riskiyle karşı karşıyadır. Aynı zamanda, pandeminin ilk aşamalarında işini kaybedenlerin çoğu o zamandan beri işsiz olup, yeni dönemde iş aramaya başlayan kişilerle rekabet etmeleri güçtür. Sonuç olarak, uzun vadeli işsizliğin hızla artması riski vardır. 2020’nin sonunda, gerçekten de en az altı aydır işsiz olan kişilerin oranı %60 artmıştı ve bu rakam 2021’in ilk çeyreğinde artmaya devam etti.

Krizin zirvesi sırasında işleri koruduktan sonra, istihdam koruma planlarının tasarımı, toparlanmayı destekleyecek şekilde düzenlenmelidir

İstihdam koruma planları, birçok OECD ülkesinde COVID-19 krizinin işgücü piyasası üzerindeki etkisini yumuşatmak için kullanılan ana araç olmuştur. İstihdam koruma desteğinin kullanımı, Nisan 2020’de OECD genelinde istihdamın ortalama %20’si gibi benzeri görülmemiş düzeylere ulaştı. Krizin zirvesinde, küresel finans krizi dönemindekinin on katından fazla olan yaklaşık 60 milyon kişi desteklendi. Kriz istihdam koruma planları, iş yaratma üzerinde önemli bir olumsuz etkisi olduğuna dair hiçbir gösterge olmamasına rağmen, işsizlikteki artışları sınırlamaya yardımcı oldu. Bununla birlikte, sosyal mesafe kısıtlamalarından hala büyük ölçüde etkilenen sektörler için desteğin devam etmesi gerekirken, ekonomik faaliyetlerin yeniden başladığı diğer sektörler için bu planların tasarımı, iyileşmeyi desteklemek için kademeli olarak ayarlanmalı ve sonunda aşamalı olarak kaldırılmalıdır. Daha genel olarak, iyi tasarlanmış istihdam koruma planları zamanında, hedefe yönelik ve geçici olmalıdır.

Ülkeler, istihdam hizmetlerini güçlendirdi ve sundukları hizmetleri pandemide artan sayıda iş arayanla başa çıkacak şekilde düzenledi

İşsizlikteki ani artışla başa çıkmak için, OECD ülkelerinin yaklaşık üçte ikisi 2020’de kamu istihdam hizmetleri bütçesini artırdı ve bunların yaklaşık yarısı 2021’de de devam ettirmeyi planlıyor. Sosyal mesafe gereklilikleri de hizmet sunumunda önemli değişikliklere neden oldu. Hizmetlerin dijital sunumu, iş arayanları, çalışanları ve işverenleri desteklemek için hızla genişletildi. Paydaşlarla yakın işbirliği ve aktif işgücü piyasası politikası mevzuatında ve uygulanmasında yapılan değişiklikler, pandemiye çevik müdahaleler sağlamada kilit rol oynadı. İstihdam yaratmayı teşvik etmeye ve işgücü talebini artırmaya yönelik önlemler, krizin ilk aşamalarında yaygın olarak kullanılmıştır. Yeri değişen işçileri destekleyen ve gençler, kadınlar, düşük vasıflı kişiler, sağlık ve sakatlık koşullarına sahip olanlar ve işgücü piyasasından en uzak olanlar gibi hassas gruplara yardımcı olan eğitim programları ve istihdam teşvikleri, dengeli bir iyileşme sağlamak için zorunlu olacaktır.

Yerel dış kaynak kullanımı OECD ülkelerinde büyüyor ve bu durum iş kalitesi ve eşitsizlik için riskler getirebilir

OECD ülkelerindeki işçilerin artan bir kısmı yasal olarak bir firma tarafından istihdam edilirken, pratikte bir başka firma için çalışmaktadır. Örneğin, temizlikçiler, güvenlik görevlileri ve kafeterya personeli genellikle fiziksel olarak bir firmanın tesislerinde çalışır, ancak yasal işverenleri bir üçüncü taraf destek hizmetleri şirketidir. Genellikle “yerli dış kaynak kullanımı” olarak adlandırılan bu tür üçlü istihdam ilişkileri birçok OECD ülkesinde yükselişte. Yerel dış kaynak kullanımı üretkenlik ve istihdam kazanımları sağlayabilir, ancak belirli düşük ücretli mesleklerde çalışan işçiler, üçüncü taraf yüklenici firmalar tarafından istihdam edildiğinde, emsal işlerde çalışanlardan daha az gelir elde etme eğilimindedir.

Çalışma süreleri son yıllarda istikrar kazandı, ancak çalışma süresi kalıpları, ülkeler ve işçi grupları arasında önemli ölçüde farklılık gösteriyor

Tüm OECD ülkeleri çalışma süresini bir dereceye kadar düzenlemekte, ancak kuralların katılığı ile yasa hükümleri ve toplu iş sözleşmelerine göre önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıkları anlamak, hukuki düzenleme ile çalışma süresi çıktıları arasındaki bağlantıyı analiz etmek için gereklidir (örneğin çalışılan saat, alınan izin vb.). 1990’ların ortalarından bu yana, tam zamanlı çalışanlar için olağan haftalık çalışma süresi eğilimi, çoğu ülkede sabit kalırken, boş zaman için ayrılan süre azaldı. 2000’li yılların ortalarından bu yana, tam zamanlı çalışanlar arasında ücretli fazla mesai oranı da sabit kalmıştır. Bu grup için için fazla mesai, 2019’da ortalama olarak haftada bir ilave gün olarak gerçekleşti. Bu modeller, kadınları ve düşük vasıflı çalışanların yoğun olarak tabi tutulduğu çok kısa çalışma sürelerini gizleyerek gruplar arasındaki farklılıkları maskelemektedir. Esnek çalışma süresi düzenlemelerinin kullanımı da değişmektedir. Bu farklılıklar, COVID-19 krizi sırasında uzaktan çalışma kullanımını da şekillendirdi. Bu model, COVID-19 krizinden önce yüksek eğitimli ve yüksek ücretli çalışanlar arasında zaten en yaygın olanıydı, ancak bu eşitsizlikler pandemi süresince genişliyor.

Normale Dönüş

Aşı kampanyaları devam ederken ve bazı ülkeler COVID kısıtlamalarını gevşetmeye başladıkça ekonomik büyümenin hızlanması bekleniyor. Ülkelerin istihdam koruma programları ve gelir desteği yoluyla sağladığı benzeri görülmemiş düzeydeki yardımlar, 21 milyona yakın işçiyi işsizlikten kurtarırken birçok hanenin pandemiyi atlatmasına da yardımcı oldu. Birçok yönden tünelin sonunda ışık görülüyor.

Ancak tünelinde sonundaki ışık, bazı kişiler için diğerlerinden daha fazla parlıyor. COVID-19 salgınının, yüksek becerilere ve yüksek gelire sahip olanlar ile olmayanlar arasında, nesiller arasında, erkekler ve kadınlar arasında, iyi işi olanlar ile güvencesiz işi olanlar veya işi olmayanlar arasında zaten var olan sosyal ve ekonomik ayrımları derinleştirdiğini biliyoruz. İşsizlik yüksek ve işlerin hızlı bir toparlanma göstermesi beklenmiyor. Pandemi öncesi istihdam oranlarına ulaşmak birkaç yıl alabilir (Tablo 1).

Rapora göre, pandemi öncesi istihdam seviyelerine ulaşılması öngörülen en erken tarih, Avrupa Birliği için 2022’nin üçüncü çeyreği, OECD ülkeleri için ise 2023’ün ilk çeyreği olarak tahmin edilmektedir.

Tablo 1

İşsizlik ve Çalışma Sürelerindeki Azalma

Raporda pandeminin işsizlik ve çalışma süreleri üzerindeki etkisi konusunda da çarpıcı verilere yer verilmektedir. İşsizlikle ilgili olarak, uzun süreli işsizliğin pandemi nedeniyle artış gösterdiği ve 6 ila 12 aydır işsiz olanların oranının 2019’un dördüncü çeyreği ile 2020’nin dördüncü çeyreği arasında yaklaşık % 120 arttığı görülmektedir.

Tablo 2

Çalışma sürelerindeki azalma konusunda da özellikle düşük gelirli mesleklerdeki azalmanın yüksek gelirli mesleklere göre çok ciddi anlamda düştüğü görülmektedir. Bu durumun özellikle yetkinlik ve beceri geliştirilmesi ihtiyacını artırması beklenmektedir.

Tablo 3
Paylaş: